Kıymetli okurlarım. Meslek yaşamım boyunca her zaman bilime inandım ve saygı duydum. Günümüzün modern tanı ve tedavi metodları bir çok alın terinin, emeğin, mali boyutu çok fazla olan miktarların sonucunda ayağımıza kadar gelmektedir. Ancak bunun yanında ve bunlara yardımcı olarak doğal bazı metodların varlığı da inkâr edilemez. Meslek hayatımda ayağa kalkamaz denilen insanların bırakın ayağa kalkmayı depar attıklarını da gördüm mutlaka kalp damarlarının yenilenmesi gerekli denilen kişilerin tıbbi destek almadan atadan gördükleri bir takım bitkisel kökenli maddeler ile iyileştiklerini de. Ancak tekrar yazayım. Bunlar bizi tıbbın kabul görmüş tanı ve tedavi ilkelerinden asla saptırmamalıdır.
Belirli bir yaş sonrası beynimize kan taşıyan ana damarlarda (şah damarları) kireçlenmeler oluşup damarı daraltabilmektedir. Tanıdan sonra gidişata ve daralmanın durumuna göre ilaç tedavisinden tutun da buralara stent yerleştirmelere, cerrahi girişimlere kadar bir çok tedavi metodu vardır. Bunların yanında bazı geleneksel önleyici ve tedavi edici metodlar da uygulanabilmektedir. Sarımsak, zencefil, zerdeçal, domates özleri, ahududu ve siyah üzüm extraktları bu konuda en çok araştırılan gruplar olmuştur.
Blood Coagulation and Fibrinolysis adlı derginin 2011 Nisan sayısında yayınlanan bir makaleye göre Şili’de çok sık tüketilen bazı meyve ve sebzelerin kanın pıhtılaşmasını engelleyerek damar tıkanmasının önüne geçmesini sağlayan özellikleri araştırılmıştır. Bu meyve ve sebzeler laboratuvar ortamında işlemden geçirilmiş ve tıbbi anlamda hazırlanarak kullanılmıştır. Yeşil fasulye ve domates doza bağlı olarak trombosit denilen ve kanda tıkaçlara neden olabilen kan hücrelerinin bu tıkaç yapıcı özelliklerini azaltmıştır. Ahududu da ise oluşan pıhtıyı eriten fibrinolitik etki dediğimiz etki bulunmuştur. Siyah üzümler pıhtılaşma zamanının süresini uzatmıştır. Uzak Doğu Ülkeleri’nde kullanılan ve 6 besin maddesinden oluşan Kyung-Ok-Ko (KOK) adlı karışımın yaşlı ve felçli hastalarda şikayetleri düzelttiği bilinmekte ve bu karışım yıllardır kullanılmaktadır. Bu 6 madde içerisinde bal ve ginseng de bulunmaktadır. Bu karışım yıllar sonra üniversite laboratuvarlarında incelendi ve en sık kullanılan pıhtılaşma önleyici bir ilaç ile karşılaştırıldı. Etki vardı ancak ilaca göre daha azdı ancak yan etkileride ilaca göre hemen hiç yoktu.
Bir başka çalışma Curr Pharm Dess. Adlı dergide 2017 Yılı’nda yayınlandı. Makaleye göre trombositlerdeki (kandaki pıhtılaşma olayını sağlayan hücreler) aktivite düzensizlikleri damar sertliğinin hızlanması ile birlikte gider. Safran, sarımsak, yeşil çay, ginseng, zencefil gibi bazı maddeler pıhtılaşma açısından incelendiğinde son derece yararlı etkilere saip oldukları gözlemlenmiştir.
ABD Kimya Derneği’nin çıkardığı Tarım ve Gıda Kimyası Dergisi’nde çıkan bir makale sarımsak için ayrıntılı bilgi vermekte. Çiğ ve ağızda ezilerek alınan sarımsakta antiagregan (pıhtı engelleyici) etki hatırı sayılır düzeydedir. Bu etkiyi sarımsak içinde bulunan allisin ve tiyosülfinatlar yapmaktadırlar. Pişirmeden önce sarımsağı ezmek, parçalamak bu etkinliğini azaltmaktadır. Bir başka çalışma hem sarımsak hem de soğanda 3 farklı antiagregan (pıhtılaşma önleyici) madde bulunduğunu ve etkili olduklarını belirtiyor. Bu maddeler adenozin, allisin ve parafinik polisülfit olarak bilinmektedir. Yine 2021 Yılı’nda 16 araştırmanın derlenerek incelendiği Arjantin kaynaklı bir makaleye göre de sarımsak, antagregan etkinliği yüksek bir besin maddesidir denilmektedir.