Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Hoş geldin, güle güle grip

Dünya sadece bizim değildir. Bitkiler, hayvanlar, gözle görülmeyen çok sayıda canlılar ile birlikte bu dünyayı paylaşıyoruz. Bakteri ve virüs dediğimiz bazı canlılar vardır. Bunlardan bazıları yaşamamız için mutlaka var olması gereken canlılardır. Diğerleri ise bizlerde bazı hallerde hastalık durumlarına yol açarlar. Bu canlılar üremek, yaşamak için bizim vücudumuzu kullanır, bizim enerjimizden yararlanır ve bu sırada da bizi hasta ederler.

 

Virüs denen canlıların bir grubu bizlerde grip dediğimiz hastalık tablosuna yol açar. Bu hastalık genel sağlığı iyi olan, beslenmesine dikkat eden, fizik aktivitesi iyi olan bireylere pek uğramaz. Uğrarsa da 4-5 gün içinde hastalık hali çabucak toparlar. Oysa vücut direnci yerinde olmayan, beslenmesine dikkat etmeyen, şeker hastalığı, kalp ve damar hastalığı, kronik akciğer hastalığı olan kısacası genel anlamda vücudunun işleyişinde aksaklıkları olan bireylerde grip ağır seyredip ölüme kadar götürebilir. Bazı hallerde gribe yol açan virüs farklı kılıklarda karşımıza çıkabilir. İçinde bulunan RNA denen madde değişime uğradıkça virüs da ayrı bir kimlikle karşımıza çıkacaktır. Ancak amacı aynıdır. Şu bedeni kullanarak keyfime bakayım…

 

Bu yazımı okuyan siz okuyucularıma çok net ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir bilgi aktarmak istiyorum. Grip veya benzeri bir enfeksiyon hastalığa yakalandınız diyelim. Aklımıza hemen ilaç gelir tabii. Oysa vücudumuzda bulunan ve adına akyuvar dediğimiz birçok arslan parçası hücrelerimiz vardır. Bu hücreler mikrobu gördüklerinde hem yok etmeye çalışır hem de salgıladıkları bazı haberci proteinler ile vücudun diğer bölümlerindeki akyuvarlara da haber vererek birlikte savaşa girerler. Karaciğer, dalak, kemik iliği gibi asker yetiştiren yerleri de uyararak yeni asker alımı sağlarlar. Böylelikle siz farkına bile varmadan içinizde ciddi meydan savaşları gerçekleşir. Bazı anlarda bu savaş göğüs göğüse ve ulaşılabilecek en sarp bölgelerde bile gerçekleştirilir. Sonuçta, zamanla iyi asker yetiştirebilecek şekilde vücudunuza bakmışsanız zafer sizindir. Askerinizi besleyememiş, eline silahını vermemiş iseniz zafer viruslarındır.

 

Yapılan çalışmalar hastalık esnasında alınan şeker yüklü gıdaların, akyuvarlarınızın mikroplar ile mücadele etme yeteneğini yarı yarıya azaltığını kanıtlamaktadır. Yani 1 bardak portakal suyu, meyve suyu, bal, pekmez ve diğer aklınıza gelebilecek şekerli gıdaların alımı size savaşta cephe kaybettirecektir. Kaybedilen cepheler ise kalp, akciğer, beyin gibi hayati bölgeler olunca vücut elden gidebilir.

 

Her zaman söylüyorum. Ne kadar bilimsel çalışma yaparsanız yapın bunu gözlemler, deneyimler ile pekiştirmek durumundasınız. Atalarımız bu gibi hastalıklarda tavuk suyu çorba, domates çorbası, paça ve işkembe çorbası gibi gıdaları boşuna almamıştır. C vitamini sadece turunçgillerden alınmaz. Ette, sütte, yeşilliklerde de bol olarak vardır. Bir demet dereotu veya maydanozu alın. Üzerine limonu sıkın ve yanında adı geçen çorbalardan tüketin. Mümkünse de 3 öğün gıda alın. Aralardaki açlık anında akyuvarların daha güçlü bir şekilde görev yaptıkları kanıtlanmıştır.

 

Kemale erenler ancak midesine gireni kontrol etmekle kemale ermiştir (İbrahim Bin Edhem).

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X