Kıymetli okurlarım. Böyle bir başlık attım ancak kilo vermek derken su ve protein kaybederek kilo vermekten söz etmiyorum. Böyle kilo vermek belki de vermemek ile eşdeğer olabilir. Obezite fazla yağa sahip olmak olduğuna göre o zaman yağlardan kaybedersek gerçek anlamda kilo vermiş oluruz. Vücut yağımız azaldıkça bir çok vücudu yıpratan durumdan da kurtulmuş oluruz. Bunları sırası ile yazalım:
Karaciğer yağlanması ciddi bir durumdur. Karaciğer 500 kadar görevi olan ve iflas ettiği zaman (siroz) ölüme kadar bizleri götüren kıymetli bir organımızdır. Kan yapımına katkıda bulunmak, vücudu bir takım atıklardan temizlemek, protein yapmak, sindirime yardımcı olmak (ki başlıcası yağların sindiriminde ve emiliminde rol alan safra asitlerini yapmaktır), bazı vitaminlerin sentezi ve depolanmasını sağlamak, vücut için hassas görevleri olan bazı protein ve özel maddelerin yapımını sağlamak gibi daha bir çok görevlere sahip olan bu organımız yağlandıkça bu görevlerde de aksamalar olacaktır.
Fazla vücut yağının % 10 kadarını kaybetmek bile non alkolik karaciğer yağlanmasında çok olumlu etkiler gösterir. Karaciğer hücreleri içindeki yağlar azalır, enflamasyon tablosu gerilemeye başlar ve vücutlarımız bunu adeta yeniden doğmuş gibi bizlere hissettirir. Sindirim sistemine ait bir diğer yakınma da reflüye bağlı olarak gelişen yanma ve ağrılardır. % 5 kilo kaybında bile reflü yakınmalarında ciddi bir yileşme tablosu görülebilmektedir.
Obeziteye bağlı olarak gelişen şeker hastalığında %5-15 arası bir kilo kaybı şeker haplarının dozu ve sayısında azalmaya, HbA1c denilen şeker hastalığının etkinliğini gösteren belirtecin ise azalmasına yol açar. Eş zamanlı olarak kanda trigliserit denilen yağ asitlerinin de azaldığı, kolesterol formlarının da düzene girdiği gözlemlenir.
Obez bireylerde sıklıkla karşılaşılan diğer bir sorun ise yüksek tansiyondur. % 15 kadar bir kilo kaybı ie tansiyon ilaçlarının dozunda ve mktarında azalmalar gerçekleşir. Yüksek tansiyona bağlı bazı yakınmalar (baş ağrısı, çarpıntı, göğüste dolguluk hissi, kulaklarda çınlama, sersemlik hissi vb) kaybolmaya başlar.
Özellikle doğurganlık çağındaki obez kız ve kadınlarda görülen polikistik over sendromu (PCO) tablosunda %5-15 civarında kilo kaybı ile çok ciddi olumlu yönde değişiklikler görülür. İnsüline karsı duyarlılık artar. Kıllanma azalır, adet düzeni normale döner, kanlarında fazla miktarda bulunan erkeklik hormonları azalmaya başlar.
Solunum sistemine ait bazı ciddi durumlara da obez bireylerde sık rastlamaktayız. Uyku apnesi ve astım bunlardan başlıcalarıdır. Uyku apnesi kötüye gidişin en önemli göstergelerindendir. % 7 civarında bir kilo verme durumunda bile uyku apnesi düzelmeye başlar. Astımlı hastalarda ise FEV dediğimiz zorlu ekspiratuar volüm değerleri düzelir. FEV, kuvvetli bir nefes alımından sonra zorlu ve hızlı nefes vermenin ilk saniyesinde ölçülen hava miktarıdır.
KETEN TOHUMU MEME KANSERİNDE YARARLI ETKİLERE SAHİP OLABİLİR
8 Aralık 2023 Tarihli bir çalışma bu konuyu anlatıyor. Kanada Toronto Üniversitesi Bilim İnsanları’ndan Doç Dr. lena M Comelli’ye göre keten tohumunun bağırsaklardaki yararlı mikroorganizmalara yaptığı etki ile bu mikroorganizmalar kan dolaşımına bazı yararlı bileşikler salgılamaktadırlar. Bu maddeler de meme kanserine yol açabilen gen ifadelerini değiştirebilmektedir.
Bu çalışmanın şimdilik fareler üzerinde yapıldığı, insanlar için yeni çalışmalara ihtiyaç olduğu belirtilmekle birlikte bağırsaklarda bulunan probiyotik mikroorganizmaların ne kadar önemli olduğu bir kez daha vurgulanmış olmaktadır.