Kıymetli okurlarım…
Giderek hem sayısal hem de bedenen artan yağlanmış vücutlara sahip olmaya başladık. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi bu konuda Avrupa Ülkeleri sıralamasında 1. olmuş durumdayız. Hele kadınlarımız adı geçen ülkelerdekilerden yağlanma açısından açık ara öndeler. Bu konuda ülke olarak gerekli tüm önlemleri almak zorundayız. Aksi halde sadece bir görünüm bozukluğu olarak algıladığımız obezite erişkinlerimizi kronik hastalıkların pençesinde süründürerek ömrümüzü bitirecek, geleceğimizin teminatı gençlerimizi ve çocuklarımızı da sağlıksız birer birey olarak yarınlara ulaştıracak. Nereden bakarsanız bakın ülkemizin geleceği söz konusu…
Ünlü akademisyen ve psikolog Abraham Maslow insanların temel ihtiyaçlarını sıralarken bunu bir piramit halinde göstermiştir. Piramitin en altında karnımızı doyurmak, barınmak, üremek, nefes alıp vermek, atıklarımızı boşaltmak gibi temel fizyolojik ihtiyaçlar yer alır. Bunlar tam anlamı ile yerine geldikten sonra diğer ihtiyaçlara sıra gelir. Güvende olma, sevgi ve saygı görme, bazı sosyal ihtiyaçlar gibi. Bu temel ihtiyaçların tam olarak yerine getirilememesi Maslow’a göre kişinin yaşamında bir takım sıkıntılı durumlara yol açabilir.
Bir seyahat esnasında trafik kazası geçirdiğinizi düşünün. Şuurunuz kapalı, yoğun bakıma alındınız. Yapılan tetkikler sonrası ağız ve dişleriniz, çene kasları ve kemikleriniz, yemek borusu, mide, karaciğer ve bağırsaklarınız sağlam. Sadece beyin sarsıntısına bağlı şuurunuz kapalı. Ama yemek yiyemiyorsunuz. Bizi yedirtenin mide ve diğer sindirim organları değil beynimiz olduğu ortaya çıkıyor. O zaman midemize yaptırdığımız bir takım cerrahi işlemler, başka girişimler beynimize söz geçiremediğimiz takdirde sizce ne dereceye kadar başarılı olabilir. Acaba bu işlemler bize bir müddet zaman kazandırıp tekrar eski kilomuza doğru bizi gönderir mi? Meslek hayatımın büyük bir kısmını uzmanlık tez konum olan obezite ile uğraşarak geçirdim. Uzun yıllar gözlemlediğimde bu işlemlerden sonra tekrar eski kilosuna dönmeyen çok çok az sayıda kişi gördüm. Bu kişilerin de emin olun hemen her biri psikolojik destek alarak bu durumlarını sürdürebildiler.
Kilo vermek için en fazla uygulanan yollardan birisi de kalori kısıtlamaktır. Oysa A. Maslow temel ihtiyaçları anlatırken karnımızın doyması gerektiğini ilk sıraya almıştır. Açlık insana her türlü kapıyı açar. Açlık nedeni ile gurbete gidip karnımızı doyurmak ne acıklı türkülerimize konu olmuştur. Kötü yola düşmek, rüşvet yemek, hırsızlık yapmak da açlığın getirdiği durumlardandır. O zaman beynimizin talimatı ile karnımızın doyması ilk koşuldur. Yapılan yanlış patlayana kadar yemektir.
Kalori hesabına dayanarak yapılan beslenmeler asla başarılı olamaz.
Çünkü bir insanın günlük kalori ihtiyacını bugün hiç bir laboratuvar, hiç bir teknik cihaz veya uzman bilemez. Gece yattığınız odanın ısısından tutun da dişlerinizin sayısına ve ezme kuvvetine, gece yattığınız yastık ve yatağın ortopedik olup olmadığından tutun da bacak bacak üstüne atma alışkanlığınıza kadar yüzlerce neden kalori ihtiyacınızı değiştirebilir. Bu nedenlerden dolayı doyma anınızı beyninizin ayarlayabilmesi ve sindirim sisteminiz ile ilgili yerlere tamam daha yeme demesi için yavaş yemeyi ve lokmaları iyi çiğnemeyi alışkanlık haline getirmelisiniz.
Günümüzde hem ülkemizde hem de ABD ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde obeziteye yaklaşım şekli gerçek yolunu bulmaya başlamıştır. Modern yaklaşım kombine bir tedavi ekolüne göre olmalıdır. Obeziteyi hastalık olarak görmek ile işe başlanmalıdır. Tıbbi destek ile birlikte kişinin beslenme hatalarının belirlenerek bunlardan uzaklaştırılması ve sağlıklı besinler almaya başlaması ilk yapılacak olandır. Tıbbi açıdan tetkik edilmek çok önemlidir. Duygusal açlık bir tarafa bırakıldığında bugün bir çok hastalığın obeziteye neden olduğu aşikârdır. Böyle bir merkezde psikolog, egzersiz eğitmeni de bulunmaktadır. Bugün obezite ile birlikte gidilen her çıkmaz yol kalıcı tedavilerin ancak böyle gerçekleşebileceğini bizlere göstermektedir.