Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Ne yardan ne serden

Hedefler fedakarlık gerektirir. Fedakarlığa yanaşmadan istediğim olsun düşüncesindeki kişiler için başlıktaki deyim kullanılır. Bir de analiz felci denilen bir durum vardır ki, ne yapacağımızdan emin olamadığımız durumlarda hiçbir şey yapmama halidir.

İki durum da obezitenin kapılarını aralamaktadır. İlki, istediğimi yerim, sonra da bir sürü ilaç var, diyetisyen var, hekim var, alet var, ara ara spora giderim işimi hallederim düşüncesi. İkincisinde masumiyet vardır. Televizyonlarda, magazin sayfalarında birileri çıkar şöyle yağları eritirsiniz der. Başka birileri çıkar, hayır öyle yağlar erimez böyle erir der. Birileri size ayda 10 kilo verdiririm der. Birileri hayır, ayda vermeniz gereken kilo 4-5 kilodur der. Arada neye inanacağınızı şaşırırsınız ve işi akarına bırakırsınız. Örnek vereyim.Protein kanser yapar diyen de var, 5 milyon yıldır protein ana besinimiz diyen de. Yağlar kilo yapar diyen de var, yağ, hücrelerimizin duvarının yapısını oluşturur ve onlarsız olmaz diyen de. Kahve stresi alır, metabolizmayı hızlandırır diyen de var, kahve kanser riskini arttırır diyen de…

Biz yolumuzu nasıl çizmeliyiz? Bilimsel bildiğimiz verilerin hedeflerimizi belirlerken çelişki gösterdiği durumlarda güvenebileceğimiz çok güçlü silahlarımız var aslında. Gözlemler, deneyimler ve klinik çalışmaların kanıtları. Kolay anlaşılması açısından yumurtayı örnek vereyim. Gıda teknolojisi ve sanayisi para kazanmak amacı ile, kahvaltılarımıza bir takım ürettikleri gıdaları sokabilmek için kahvaltılarımızdan bir takım maddelerin çıkmasını sağlamak zorundadır. Bu konuda bazı sözde bilim insanlarını da aracı olarak kullanabilirler. Çeşitli araştırmalar bin yıllardır yediğimiz yumurtanın kahvaltıdan çıkartılması ile onun yerine bu fabrikasyon ürünlerin yerleştiğini göstermiştir. Yıllar sonra ise bu binlerce yıllık deneyim, yumurtadaki proteinlerin olmazsa olmaz olduğunu teyid etmiş ve günde 1-2 doğal yumurta yiyen kişilerin sağlıklı olmaları, olayı tekrar yumurta lehine çevirmiştir.

Dağdan mantar topladınız. Araya birkaç zehirli olan karıştı ve yediniz zehirlendiniz. Mantar, hücrelerinizin işleyişini bozdu. Belirtiler ortaya çıktı ve sonucunda ya kurtuldunuz, ya da öldünüz. Bu akut zehirlenmedir. Sizin hücrelerinizi yavaş yavaş bozan şekeri, rafine, katkılı maddeleri yediniz. Yavaş yavaş hücreleriniz bozuldu. Bu da kronik bir zehirlenmedir.

Arabanıza koyduğunuz 30-40 liralık bir katkı bile motorunuzun sesini, çekişini değiştiriyor. Besinlerinizi alırken asla şunları unutmayın.  Psikolojik durumunuzu bozmamalı, hormon sisteminizin sağlıklı işlemesine yardımcı olmalı, mide, bağırsak ve karaciğerinize dost olmalı. Kanser ve mikroplar ile savaşacak özellikte olmalı ki uzun ve sağlıklı yaşayasınız. Bugün etrafınıza bir bakın. Yukarıda saydığım özellikleri sağlayan hangi gıdaları ve ne sıklıkta aldığınızı lütfen bir düşünün. Sigara boğaz ve akciğeri, alkol karaciğeri etkiler biliriz. Acaba günümüzde gıda diye yediklerimiz çok mu masum?

Doğruyu bulmak için okumanız, gözlemlemeniz, halkın sağlığını ilke edinen bilim insanlarının (şarlatanların, rayting arttırmada görevli olanların değil) görüşlerine uymanız yeter de artar bile.  ‘Yaşam dikenler ile kaplı bir tarladır. Ne kadar çabuk ve iyi ekersek o kadar az acı çekeriz’ Voltaire.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X