Kıymetli okurlarım. Tıp eğitimi ve üzerine eklenen uzmanlık, akademik kariyer o kadar şeyler alır ki bir hekimin gençlik yıllarından, bunu ancak yaşayan ve  yaşayanların yakınları bilir. İnsanı okuturlar hekimlere. Bugün ulaştığımız son teknolojik gelişmeleri bulan beynimizi ve sırrına eremediğimiz vücudumuzu, okuturlar. Mesleğe atıldıktan sonra da her geçen yıl her baktığınız hasta artık hekime inanılmaz bir tecrübe kazandırır. Geçen yıllar öyle bir hale getirir ki hekimi, gelen kişiyi ve bundan sonraki ömrünü (kazalar, felâketler haricinde) adeta konumlandırır ve nokta atışı yaparsınız.

Özellikle obezite ve şeker hastalığı konusunda çok çalıştım. Çok makaleler okudum, çok hasta baktım. Hastanın ilk geldiği andan itibaren şikayetlerini anlatması, muayenesi, tetkiklerinin  değerlendirilmesi ve verilen ilaçlar ile önerilerin uygulanması aşamasında bile o hastanın akıbetini tahmin edebilecek hale geliyorsunuz. Kıymetli okurlarım. Şundan çok rahatlıkla emin olabilirsiniz. Kendimize ettiğimizi başka hiç kimseler bize etmiyor. Bu dünyada gerçek olan bir şey var ki o da ne ekersek onu biçtiğimizidir. Hem de her konuda. Bakın ne örnekler vereceğim sizlere:

1-18 yaşında genç bir erkek ve daha önceleri glutene karşı hassasiyeti bilinen bir hastanın geldiğini düşünün. Hastanın bilgili olmasına rağmen beslenmesinde glutene pek dikkat etmediği, vücudunda çıkan yaraların, dışkılama ile ilgili şikayetlerinin, sabahları yorgun kalkmasının, tırnaklarının kırılmasının, cilt bozukluklarının ve kronik baş ağrılarının altında glutenin olduğu söylenmesine rağmen bunu ciddiye almadığını düşünün. Arkadaşlarından birisinin gluten allejisine sahip olanlarda çocuk yapma ihtimalinin sıfır olması gibi kulaktan duyma lafı üzerine apar topar doktora giden bu kişiye doktor bunun aksini (Çocuk yapabileceğini) söylemiş olsun. Aynı doktor böyle devam ederse vücudunun kolayca yıpranacağını ve genç yaşlarda sağlığını kaybedeceğini söylesin. Hastanın 2 yolu vardır, ki oh çocuğum olacakmış diyerek eski yaşamını sürdürür ya da uzun ve sağlıklı yaşamak için gerekli olanları yerine getirir ve iyi bir yaşam sürer. Meslek hayatımda büyük bir çoğunluğun ilkini yaptığını gördüm. Ektiler ve kısa zamanda biçtiler, bittiler.

2-Şeker hastasısınız. Fit bir vücuda sahip iken gıda sisteminizi boş kalorili olanlar lehine değiştirdiniz. Haftada 3 gün spor yaparken bunu bıraktınız. Her yıl eski pantolon, etek ve gömleklerinizi giyemez ve yılda bir büyük bedenli olanları almaya başladınız. Geceleri idarara kalkar, bol su içer ve her yemekten sonra uykusu gelen bir birey oluverdiniz. Artık tek yaptığınız ev veya iş yerinin merdivenlerini çıkmak olan aktivitenizi bile asansör ile yapmaya başladınız. Koltuğunuzdan, kanepenizden kalkmak istemeyen, tv veya bilgisayar karşısında saatlerini geçiren bir birey oldunuz. Anne ve babanız, hatta büyükanne ve büyükbabalarınızda Alzheimer, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve felçlerden ölümler de var.

Bütün bunlardan sonra hekime gittiniz. Ölçümleriniz yapıldı, İnsülin direnci, karaciğer yağlanması, yüksek kan şekeri, oksitlenmiş kolesterol ve yüksek trigliserit düzeyleri ile birlikte bazı vitamin ve mineral eksiklikleri tesbit edildi. Yapılan dışkı tahlilinde bol mantar da saptandı. Hekiminiz size uygun bir beslenme programı önerdi. Kilo vermenize yardımcı olan bazı ilaçlar ile birlikte belirli egzersiz programı önerdi. 15 er günlük kontroller dahilinde sizi takip etmeye başladı. Bundan sonra 2 yolunuz var. Söylenenleri uygular, kilo verir, kaslarınızı toparlarsınız ve uzun olmayan bir süre içerisinde bir de bakmışsınız ki kan şekeriniz 90-100 mg açlık düzeylerine inmiş, bir çok yakınmanız kaybolmuştur. Buna tansiyon yüksekliği de dahil olmak üzere. Diğer yolda ise tatlı, makarna ve kabaca nişasta ağırlıklı beslenmeye atın ölümü arpadan olsun der devam edersiniz. Yolunuz bellidir, ileri yaşları asla ayakta karşılayamayacaksınızdır emin olun.

Yoğun bakımlarda çok hasta gördüm ancak arpadan öleni daha ne okudum ne gördüm.