Motorlu taşıtlarda şaft, motordan aldığı dönme hareketini tekerleklere yansıtarak aracın hareketini sağlayan cihazdır. Halk arasında (argoda) genellikle estetik görünümü bozulmuş, bünyesi fazla hırpalanmış olan bireyler için şaftı kaymış terimi kullanılagelmektedir.
Vücuduna gereken önemi vermeyen bireylerde şaftı kaymış deyimi kaba tabiri ile cuk diye oturmaktadır. Yeşilçam filimlerinde Galata Köprüsü sıkça kullanılan bir mekândır. İzleme fırsatınız olduğunda biraz daha dikkat ederseniz yıllar öncesi çok daha fit insanların ülkemizde varlığına şahit olursunuz. Ya da yakın tarihimizdeki siyah beyaz resimlere göz atın. Günümüzün obez, göbekli, basenleri ileri derecede artmış olanlarını o zamanın bireyleri ile karşılaştırdığınızda fark çok net ortaya çıkar. Hele eski ilkokul resimlerine bir bakın kaç tane tombul çocuk göreceksiniz. Giderek şaftlarımız kayıyor…
Geçtiğimiz hafta kanser konusunda pek çok etkinlik düzenlendi. Panelistler, basın yayın kuruluşları, sosyal medya geniş bir yer ayırdı bu hastalığa. Günümüzde Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı’nın verilerine göre yılda 150 bin yeni kanser vakası tespit ediliyor ülkemizde. Uzak olmayan bir tarihte bu sayının 400 bini bulacağı tahmin ediliyor.
Özellikle akciğer, meme, kalın bağırsak, prostat kanserleri fazla görülmekte. Çocuklarda ise lösemi yine başı çekiyor ama beyin tümörleri de hızla artıyor. Dünya ülkeleri kanserin hızını azaltabilme adına 2025 yılına dair planlar yapıyor. Çok ilginçtir ki bu planların hemen hepsi kanserin oluşumunu engellemek için yapılması önerilen işlemler. Kişisel düşünceme ve daha önce de yazdıklarıma güvenerek diyorum ki kanserin kesin tedavisi ile ilgili umutlar biraz daha geri plana itilmiş ve kanser olmamak için gerekeni yapalım ilkesi benimsenmiş. Örnekler vereyim: Organik tarıma geçilsin, petrol ürünleri yerine elektrik enerjisi ile çalışan taşıtlara ağırlık verilsin, kanser harcamalarına giden paranın yarısı kanserden korunmaya harcansın, toksin kullanımı süratle azaltılsın gibi.
Daha önceleri yazdım. Pek çok belgede uzun raf ömürlü, katkılı, hormonlu gıdaların kullanılması kızlarımızda 7-8 yaşlarında adet görmeye sebep oluyor diye belirtiliyor. Erken adet görmek meme kanseri açısından büyük bir risk. Anne karnında iken 2 ay doğal beslenen annelerin bebekleri bile kanserlerden % 50 oranında korunuyor. Yani beslenmenin önemi o kadar önemli ki kanserin oluşumunda…
7 bin yıl öncesine kadar kanser hemen hiç yok. Bizi ne koruyordu? Vücudumuzun silahlı kuvvetleri sayılan bağışıklık sistemimiz. Bağışıklık sisteminin silahları nereden geliyor? Aldığımız gıdalardan. Son yıllarda atalarımız gibi gıda alıyor muyuz? Hayır. O zaman silah açısından yeterli miyiz? Hayır.
Demek ki sadece şaftımız kaymakla kalmıyor. Vücudumuzun şifresine uygun gıda almadığımızda su katkılı mazot konmuş araba gibi soluğu tamirhanelerde alıyor ve motorumuzu çabuk yıpratıyoruz.
Genel olarak insanlığın kaderi, neyi hak ediyorsa o olacaktır (A.Einstein).