Giderek artış gösteren obezite ve tip 2 şeker hastalığı ciddi bir sağlık sorunu olmasının yanı sıra ülkelere büyük bir ekonomik yük de bindiren durumlardır. Çözümünde ise genellikle yaptığımız ilk yanlış bu durumları ilaçlar ile çözmeye çalışmamız, beslenmemize ve hareketli bir yaşam tarzına dirençli olmamızdır.
Vücudumuz aldığı gıdaları işler ve bunları emilebilen küçük moleküller haline sokar. Bunlardan bir tanesi de glikozdur. Glikoz kana emildikten sonra onu hücrelere taşıma işi pankreas denilen organımızdan salgılanan insüline aittir. İnsülinin hiç olmadığı duruma tip 1 şeker hastalığı diyoruz. İnsülinin var olduğu ancak görevini bir şekilde yapamadığı durumlarda gelişen şeker hastalığına ise tip 2 şeker hastalığı diyoruz. Yaygın olan ve giderek artan işte bu tip 2 dir ve yüksek oranda tedavisi mümkündür.
Potasyum denilen elektrolit ve mineral madde vücudumuzda bolca bulunur ve ana görevi vücut sıvılarını belli bir dengede tutmaktır. Bu denge sağlıklı ise kaslarınızın kasılması ağrısızdır, kalbiniz doğru bir düzende çalışır, beyniniz en yüksek kapasite ile çalışır. Daha bir çok örnek vermek mümkündür. Tersi durumda yani potasyumunuz az ise ağrılı kas spazmları, kas zayıflığı, tükenmişlik, düzensiz kalp atımları, kabızlık, bulantılar ve bazen kusmalar, inmeye kadar giden nörolojik durumlar gelişebilir.
Eylül 2022’de yayınlanmış bir makale potasyum ve tip 2 şeker hastalığı arasında bir ilişkinin olduğunu yazıyor. Bunu desteklemek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini de belirtmesine karşın bugüne kadar yapılan birçok çalışma potasyum seviyeleri düşük olan kişilerin daha fazla tip 2 şeker hastalığına yakalandığını belirtiyor. Özellikle bazı diüretiklerin (idrar söktürücü) kullanımının yaygın olması ve şeker hastalığına eşlik eden hipertansiyonda bu gibi ilaçların kullanılması şeker hastalığının kontrolünü daha da zor hale getirebiliyor. Potasyum azlığı aynı zamanda pankreastan düzensiz insülin salınımına yol açabiliyor. Bugün yaygın kullanılan bazı yüksek tansiyon ilaçları da tam tersine yüksek potasyum düzeylerine neden olabilirler ki bu da ciddi bir durumdur.
Kendinize bir günlük tutarak ortalama ne kadar günlük potasyum içeren gıdaları aldığınızı takip edebilir, bu yolla büyük oranda kan potasyum düzeylerinizi dengeleyebilirsiniz. Sizde potasyum eksikliğine yol açabilecek metabolik, hormonal ve diğer sistem kaynaklı durumları tedavi etmek için ise bu konuda uzman bir hekime görünmeniz şarttır. Omega-3 zengini balıklar, patates, muz, avokado, domates, yeşil yapraklı sebzeler (marul ve ıspanak başta olmak üzere), çiğ kuruyemişler, bakliyatlar potasyumdan zengindir. İşlenmiş gıdalara ise dikkat etmek gereklidir. Kandaki potasyum düzeyi hemen her laboratuarda ölçülüp çok çabuk sonuç alınabilmektedir.
ENFLAMASYON YAPAN EN SIK KULLANDIĞIMIZ 6 GIDA
Bazılarınız şaşıracaktır ancak ben yıllardır hastalarıma bunları anlatmaktayım. İnanması zor olsa da asla bilimsel kaynağa dayanmayan bilgileri sizlerle paylaşmadığım için bu yazdıklarımın da kaynağı var. Özellikle karnında bebeğini taşıyan annelere sözüm. Bu dünyaya yaşam hakkı kazanarak gelecek o yavrularımıza acıyarak bu yazılanlardan o masumları uzak tutun.
1-İşlenmiş etler: Mide, kalın bağırsak kanserleri yanında kalp damar sistemi hastalıklarına neden olduğuna dair sayısız çalışma var.
2-Aşırı alkol tüketimi: Bağırsaklardan geçirgenlik artışına yol açarak toksik maddelerin vücudu yıpratmasına yol açabilir.
3-Rafine karbonhidratlar.
4-Margarinler.
5-Mısır kaynaklı fruktoz ve fazla miktarda şeker.
6- Bitkisel kaynaklı ve tohum kaynaklı yağlar. Birçok çalışma omega-6 oranının omega-3 e göre artışının vücutta enflamasyonu arttırdığını kabul etmektedir.