Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Şeker hastası mısınız?

Özellikle ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde son 50 yıldır inanılmaz artış gösteren bir rahatsızlık şeker hastalığı.

Genel olarak 2 tipi var denilse de (Tip 1 ve Tip 2) günümüzde çeşitli özellikleri göz önüne alınarak tanımlanmış tipleri de bulunmaktadır.

Genel olarak şeker hastalığından bahsedilirken tip 2 şeker hastalığı ön planda kastedilir. Tip 1 şeker hastalığı genellikle erken çocuklukta başlar ve vücut insülin denilen hormonu hemen hemen hiç yapamaz. Bu kişi insülin
kullanmak zorundadır ve şeker hastalığı grubunun % 4-5’i kadarını oluştururlar. Tip 2 ise %
90’dan fazladır ve genellikle kişide insülin kullanılmasında sıkıntılar vardır.

Hücreler aşırı karbonhidrat (unlu, şekerli gıdalar, karbonhidrat oranı yüksek meyve ve diğer ürünler,
özellikle de ister tam unlu, ister saflaştırılmış unlu ekmekler) yükü karşısında
insüline kapılarını kapatır. Bu nedenle şekeri illa hücre içine sokacağım diye daha da fazla insülin salınır. Fazla insülin hem karaciğeri hem damarları hem de genel olarak vücudu yağlandırır.

İnsülin fazlalığında yandaş bazı maddeler de kana karışarak kronik bir iltihap başlatır ve sona doğru yolculuk da burada başlar.

Eskiden insanlar öldüğü zaman yakınlarına neden öldüğü sorulduğunda yaşlılıktan derlerdi. Yirminci yüzyılın ortalarından sonra insanların ölüm raporlarına yaşlılık yerine artık bir hastalık yazılmaya başlandı.

Bebek ölümlerinin azalması, enfeksiyonlarla mücadele yöntemlerinin gelişmesi ölüm yaşı ortalamasını artırdı. Ama sağlıklı olarak ileri yaşlara kadar gelebiliyor muyuz asıl soru bu.

Binlerce yıldır alışık olduğumuz gıdalarımızın genetik yapımızı şekillendirdiğini unutarak son 50
yıldır vücutlarımızın hiç alışık olmadığı gıdaları almaya başladık. Şunu da unutmamalı: Buğday başta
olmak üzere tahıllar eski tahıllar değil, yediklerimizin karbonhidrat, protein ve yağ oranları da eski oranlar değil. Adı
sanı belli olmayan birtakım yağlar da sofralarımıza girdi ve hücrelerimizin içinde bulunan DNA’mızın genetik şifreleri karmakarışık hale geldi.

Daha da açıkçası bilgisayarlarımız gayet iyi çalışırken tanımadığımız programları da kullanmaya başladık ve içleri virus dolarak istediğimiz verimi alamamaya başladık. Net olarak söylüyorum. Beyin sağlığımızın bozulmasından
karaciğer sağlığımızın bozulmasına kadar en büyük suç tükettiğimiz besinlerde.

2011’de MetLife dergisinde yayınlanan bir yazıda şöyle diyor: İnsanların % 31 kadarı kanserden değil, ölümden değil bunamadan daha fazla korkuyor. Üstelik bu korku sadece yaşlılara has değil. Besinlerimizi seçerken yaptığımız yanlışlıklar ve beraberinde gelen insülin fazlalığı (ki laboratuar değerleri üst sınırı 18 gösterse de açlık insülini
6 üniteyi aştı mı sıkıntı başlıyor) beynimizi de etkiliyor.

Hangi konumda ve kim olursanız olun bu sıkıntı beyninizi küçültüyor, bozuyor.

Çinli bir bilge ve imparator olan Nei Jing bin yıllar öncesinden diyor ki; Bir hastalığı ortaya çıktıktan
sonra tedavi etmeye çalışmak, susadıktan sonra su kuyusu kazmak gibidir.

Bu nedenle susamaya başlamadan önce suyu yanınızda bulundurun.

Şeker hastalığı ile daha neler yazacağım neler.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X