Harakiri olarak da bilinir. Japonlara özgü bir kendini öldürme yöntemidir. Genellikle onurunu korumak amacı ile gerçekleştirilir. Kişi keskin bir bıçak ile karnının sol yanından sağ yanına doğru iç organlarını parçalayarak yaşamına son verir. İkinci Dünya Savaşı’nda savaşı kaybedeceğini anlayan Japon askerlerinin komutanları ile beraber toplu olarak harakiri yaptığı kayıtlara geçmiştir. Yakın tarihimizde Osman gazi Köprü inşaatında çalışan bir Japon mühendisin halat kopması yüzünden kendini sorumlu tutması nedeni ile harakiri yaptığını da hatırlıyoruz.
Son zamanlarda bazı branş hekimleri örneğin kulak burun boğaz hekimleri reçetelerinde alerji giderici ilaçları bol ve haklı olarak kullanmaya başladılar. Yani vücutta iç veya dış kaynaklı bir maddenin vücudu alarma geçirmesi söz konusu. Arı zehiri gibi vücudumuzda birtakım reaksiyonlara sebep olan bu maddeler bağışıklık sistemimizin bazı görevli hücrelerini uyararak kaşıntı, ağrı, hapşırık, ateş, kırıklık, halsizlik ve daha pek çok benzer reaksiyona sebep olabiliyor.
Bağırsaklarımız kendisine kadar gelen maddelerin ince elenip sık dokunduğu bir organımızdır. Bu organlar tamamen açıldığında nerede ise bir futbol sahası kadar alana denk gelirler. Bağırsak hücrelerimiz ile komşu olarak ve kardeş kardeş yaşayan bir de probiyotik etkili mikroorganizmalarımız vardır.
Bu birliktelik ve karşılıklı görev dağılımı daha seçici olarak gerekli maddelerin bağırsaklardan emilerek kana geçmesine neden olur. Tıpkı gümrük kapılarından ülkemize kontrollü olarak giren insan veya mallar gibi. Kapılar bağırsak hücresi ise gümrük görevlileri de birer probiyotiktir.
Probiyotikleri besleyen gıda maddelerine ise prebiyotik denilmektedir. Fasulye grubu sebzeler, meyvelerin ve sebzelerin içerisindeki lifler, tam tahıllar, kuruyemişler iyi birer prebiyotik kaynaklarıdır. Prebiyotiklerden fakir beslenmek de probiyotik etkili mikroorganizmalarımızı azaltır.
Ayrıca un ve şeker ağırlıklı beslenme, bazı mide koruyucu adı altında kullandığımız ilaçlar, ağrı kesici ve romatizmal hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar, doğum kontrol hapları, katkılı gıdalar, asitli içecekler, bazı diş macunları ve antibiyotik kullanımı da probiyotik etkili mikroorganizmalarımızın bağırsaklarda azalmasına neden olabilmektedir.
Binlerce hasta baktım. Beslenme konusunda kendisine dikkat etmeyen pek çok genç insan ile karşılaştım. Turşu yememiş, sebze yememiş, balığı aluminyum ile kaplanmış ve trans yağ dolu konservelerde veya pizzaların içinde görmüş, günde en az yarım litre asitli ve mısır şurubu içerikli içeceklerden içmiş, ana gıdası kızarmış tavuk ve kızarmış patates olan pek çok genç gıda aldıklarını sanıyorlar.
Sonuçta gencecik yaşta probiyotik etkili mikroorganizmaları azalıp bağırsakları mantar ile doluyor. B 12 vitaminleri azalıp unutkan ve soluk görünümlü, halsiz birer birey oluyorlar, serotoninleri düşüyor, D vitaminleri azalıyor depresif oluyorlar, sık hastalanıyorlar hatta mutluluğu kendilerini bitiren bazı haplarda arıyorlar.
Oysa bir arabanın bile kullanım kılavuzunda, bir odun motorunun kullanma kılavuzunda, çamaşır ve bulaşık makinelerinin kullanma kılavuzlarında hangi yağ kullanılacağı, hangi benzin kullanılacağı, hangi eğe ile zincirin bileneceği, hangi suyun ve kireç çözücülerin kullanılacağı yazmakta.
Bunları yazmanın amacı o arabanın veya motorun uzun ömürlü olması içindir. İnsanımızın kullanma kılavuzu ise bir yerlere atılmış duruyor.
Gençlerimiz yavaş yavaş harakiri yapıyorlar. Ama Japonlar bunu onur adına için yapıyor bizler ise oburluk adına.