Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Şifa istemem balından

Kul Nesimi’nin çok güzel bir deyişi bu cümle ile başlar. Şifa istemem balından, Bırak beni bu halimden, Razıyım açan gülünden, Yeter dikenin batmasın diye devam eder.

Daha önceleri bal ile ilgili çok makale yazdım, televizyon programlarına katıldım. Taş devri dönemlerinde insanların şeker ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ender kaynaklardan biri de baldı. Diğer kaynaklar ise ancak belirli mevsimlerde ulaşabildikleri meyveler, bunların suları ve kurutulmuş halleri idi. Bu şunu göstermektedir. İnsanın yaşamı boyunca hiç şeker almaması kanun değil. Bunu enerjiye çevirebildiği takdirde belli miktarlarda doğal kaynaklardan gelen şekeri de alabiliriz. Şart mı? Değil. Sanıldığı gibi beynimiz şeker almadan yaşayamaz kuralındaki şeker, dışarıdan aldığımız yukarıda anlattığım şeker değil. Karaciğeriniz sağlam olduğu sürece etlerden, yağlardan, sebzelerden de gayet güzel şeker yapıyor bu arslan parçası organımız.

Doğal kaynaklardan geldiği sürece bal (yani arılar yorulmasın diye insanın yaptığı bal değil) ve meyve yararlıdır. Hormon katmazsak, lif oranını düşürüp şeker oranını arttırıcı işlem uygulamazsak, doğal gübre ve toprağında yetişen meyve de şifadır. Erişkin ve ideal kilodaki bir insan kilo almaksızın günde 30 gram şeker tüketebilir. Ama bugün meyvemi yedim, tatlımı yedim, pirincimi yedim, beyaz ekmeğimi yedim dedinizmi film kopar ve vücudunuz yağlanmaya başlar. Buradan gelen yağları da vücut ne hikmetse ha deyince enerjiye sokamaz.

 

BOZULMUŞ ŞEKER METABOLİZMASI

9 Mayıs 2016 tarihli bir yurtdışı makaleye göre koroner arter hastalığı olanlarda yani kalp damarlarında sıkıntı olan hastalarda kanda şeker yüksekliği tek başına ani kalp ölümlerine sebep olabilen bir faktör. Bu nedenle özellikle kalp damar hastası olanların çok ciddi bir şekilde yediklerine içtiklerine dikkat etmesi gerekmektedir. Doktor kalp hastasısın dedi ben de hemen sigarayı bıraktım ile olmuyor sadece.

 

İLK SİLAHLANMA

Sanıldığının aksine insanoğlu ilk silahını düşmanlarla savaşmak için bulmadı. Kendinden daha güçlü hayvanların yakaladıkları avlar güçlüden zayıfa doğru tüketildi. İnsanoğlu ise hep uzaktan seyretti. Sonuçta insana çok az et sıvanmış koca kemikler kaldı ve insan bu kemiklerin içindeki ilikten yararlanabilmek için taşı kullanmayı öğrendi. Taş ile kemikleri kırarak içindeki iliği yiyen insan bundan sonra silah kullanımı konusunda aldı yürüdü. Şimdilerde ise kendi ırkı da dahil öldüremediği canlı hemen hemen hiç yok.

 

ZERDEÇAL

20 Mayıs 2016 tarihli bir yurtdışı makaleye göre Avustralya’daki Edith Cowan Üniversitesi’nden Dr Stephanie Rainey-Smith zerdeçal kullanmanın Alzheimer’da mükemmel etkilerinin olduğunu belirtiyor. Alzheimer hastalığına neden olan ve beyinde birtakım plakların oluşmasına yol açan proteinleri yok ederek zerdeçalın etki gösterdiği belirtiliyor.

Doğa, sende neler saklı. Ama saklambaç oynayan sen değil bizleriz. Saklandıkça da sobelemeye devam ediyorsun.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X