Kıymetli okurlarım. Doğu Karadeniz’in yaylaları çok ünlüdür. Yavaş yavaş bu yaşam biçimi giderek kaybolmasına rağmen halen bu geleneği sürdüren köyler var. Yayla kültürü sevgi, dostluk, yardımlaşma gibi insanı insan yapan bütün güzellikleri taşır. Sonuçta güz geldimi katıklar yapılmış olur, kışı rahat geçirecek temel gıda maddeleri ile ambarlar dolar ve diğer sezona kadar herkes köyüne döner. Yayla evlerinin anahtarları kapı girişinde büyükçe bir taşın altına konulur. Yaylaya gidip gezmek ve konaklamak için evi eşe dosta, misafire sunarlar. O anahtar güvenin, temiz bir kalbin ve binlerce yıldır sönmeyen samimiyetin anahtarıdır. Ama ya şehirlerde…
2025 Yılı’nda dünyanın bir numaralı sağlık sorununun obezite olacağı ve ABD’nin bu konuda başı çekeceği belirtilmektedir. Günümüzde bilimsel veriler obezitenin kişilerde duygu durum bozukluğu yapabildiğini gösteriyor. Özellikle çocukluk çağında ortaya çıkan obezite çocuklarda bir takım ciddi davranış bozukluklarına neden olmaktadır. Erişkin yaşlarda ortaya çıkan obezite bu kişilerin yaklaşık yarısında depresyon oluşturabilmektedir. Dünyanın önde gelen bazı merkezlerinde obezite cerrahisi öncesinde kişinin psikiyatrik olarak ayrıntılı incelenip tedavi edilmesi gerektiği ve gerekirse cerrahi işlemlerin ondan sonra yapılmasına karar verildiği belirtilmektedir. Yine obez bireylerde panik bozukluk ve sosyal fobi görülebilmektedir. Bunlara ilaveten bu kişilerde özgüven eksikliği ve kendine olan saygıda azalma da görülebilmektedir. İstediği elbiseyi giyememe, özendiği ayakkabıyı kullanamama, beğenilmeme korkusu ile eve kapanma ve daha bunun gibi bir çok durum kişiyi yalnızlığa iter.
Meslek hayatımda çok sık karşılaştım. Panik atak diye hekim hekim dolaşan ancak verilen ilaçlardan ve ilgili hekimin önerilerinden yarar göremeyen bir çok hasta işin altında insülin direnci varsa kısa sürede düzelebiliyor. Obezite gibi beslenme bozukluğuna bağlı bazı durumlarda kanda insülin zamanla yükselir ve öyle bir an gelir ki hücreler bu insüline karşı kapılarını kapatmaya, kan şekerini içeri almamaya başlarlar. Bu esnada bazan aşırı insülin salgısı sonucu kan şekeri inanılmaz oranda düşer ve kişi aynı panik atakta görülen ellerde titreme, ter basması, çarpıntı, huzursuzluk, baş dönmesi gibi belirtiler ile hekime başvurur. Tedavide asıl amaç olayın bir insülin direnci olup olmadığını ayıklamak olmalıdır. Beslenmesini düzenler ve hastanın hareket etmesini sağladığınızda bu olay da ortadan kalkar.
Taştan başladık obeziteden çıktık. Obezite artmaya devam ettikçe taşın altında anahtar değil artık akrep bulacağız. Öyle görünüyor.
SIKILDIĞINIZDA AŞIRI YEMEK YEMEYİ ENGELLEYİN…
1 Haziran 2021 Tarihli bir makale bu konuda ciddi çözüm yolları sunuyor. Bunları sıra ile açıklayalım.
1-Mutlaka sağlıklı gıdalar seçin. Bu can sıkıntısı ile yemek yeme dürtüsünü çok azaltacaktır. Sıkıldığınızda peynir, yoğurt, yumurta, balık, et, lif içeriği yüksek tahıllar, su içeriği yüksek yemekler ilk tercihiniz olsun. Canınızın çok çektiği yiyecekleri tamamen bırakmak yerine azar azar alarak bırakmayı deneyin. Tamamen kısıtlamak ileride mutlaka ters tepecektir.
2-Sıkıldığınızda yediklerinizi bir poşette veya hazır getirilen kaplarda değil, kendi hazırladığınız bir tabağa koyarak yemeye çalışın. Bazı görseller yemeğinizin hızını ve miktarını etkileyebilir.
3-Sinirlenip sıkıldığınız anlarda çok ve daha çabuk yemek yediğinizi kendi kendinize kabullenin ve mücadele yeteneği kazanın. 2020-2021 Yılları arasında yaşadığımız pandemi kişilerin fazla yemek yiyebildiğini gösterdiği kadar sıkıntılarını başka işler, uğraşlar bularak ortadan kaldırabildiğini de göstermiştir. Yani sıkıntı faydalı işler için de kapı açabilir.
4-Günlük tutarak sizleri nelerin fazla yedirdiğini bulun. Mümkün olduğunca ekran karşısında yemek yemekten kaçının. Bu sizi aç olmasanız da fazla yedirir.
5-Sıkıldığınızda 10-15 dakika yürüyün veya evde kaslarınızı çalıştıracak hareketler yapın. Gerekirse bir şeyler yazın, çizin, kitap okuyun. Başardığınızı göreceksiniz.