Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin uzun yıllardır rahatsız olduğu konulara teker teker el atıyor. Bunların başında vize olayı geliyor. Sabahleyin televizyonda yıllardır tanıdığım iki ekonomi gazetecisi program yapıyorlar. Biri diyor ki vizenin yararı şu, öbürü diyor ki zararı şu. Efendim vize kalkarsa Türkler yurtdışına hücum ederlermiş, turizm mahvolurmuş. Öbürü diyor ki; “vize almak için yabancı bir konsoloslukta köpek muamelesi görüyoruz.” Adamların istedikleri evrakları tamamlayıp 50 kâğıdı da verdiğiniz zaman konsolosluklarda da vip muamelesi görüyorsunuz. Zaten bu işleri de konsolosluklar adına acenteler yapıyor. Sen istiyorsun ki gazeteci olduğun için tereyağından kıl çeker gibi gir ve çık. Yok böyle bir şey. Hani Türkiye’de özgürlük yok, eşitlik yok diye yırtınıyorsunuz ya işte Batı’ya gitmek için gerekli olan vizeyi verecek acente gavur usulleri nedeniyle eşitliğin daniskasını uyguluyor. Bu da hoşunuza gitmiyor. Çünkü torpile alışmışsınız. Gazete haberlerinde yazıyor; milletvekillerinin eşlerine de trafik cezası yazılmayacakmış. Gazeteciler zaten hüviyetlerini gösterdikleri zaman genelde trafik polisi ekstra bir durum olmadıkça “buyurun beyefendi geçiniz” diyor. Milletvekilinin eşine bir trafik iltiması yapılacaksa İçişleri Bakanımız bir kanun adına kararnameyle trafik cezalarının tümünü ortadan kaldırsın, yollar çarpışan otomobillerle dolsun.
Bugün Türkiye’nin başında çok ciddi sorunlar vardır. Bunların en önemlisi devlet kurumlarının ve bürokratların istedikleri şekilde halkı hokkabaz gibi oynatmalarıdır. Bürokrasinin dallarının mensup olduğu bakanlar devletin o teşkilatının kralıdır. İngiltere’de Sayın Özal’ın danışmanlığını yaptığım tarihlerde birkaç defa parlamentoya girip dinlemek ve takip etmek fırsatını buldum. İngiliz parlamentosu yıllardan bu yana kılık kıyafetler dahil olmak üzere program ve prosedürünü zerre kadar değiştirmemiştir. Kavga dövüş yoktur. Bana kavga dövüşlerin olduğu başı kıçı belli olmayan parlamentoları ve meclisleri örnek gösterecekseniz bunların hepsi cehalet temsilcisi ülkelerdir ne yazık ki. Gelişmiş ülke parlamentoları, hükümetleri, muhalefetleri, milletvekilleri, devlet kurumları, bürokrasileri gibi olmadığınız takdirde eşitlik, adalet, hak, hürriyet gereklerini halkımızın yaşaması zordur. Ne yazık ki Türkiye hâlâ bir torpilliler ülkesidir. Komşumuz Yunanistan Avrupa Birliği’ne üyedir. Onun dışında özellikle doğumuzda Avrupa Birliği’ne üye olan herhangi bir ülke yoktur, olamaz da. Yıllarca siyasilerin ve askerlerin hırsları Türk -Yunan ilişkilerini çok tehlikeli durumlara getirmiştir. O dönemlerde yine siyaset ve medya hayatına çok yakın olmam sebebiyle Yunanistan’la ilişkilerimizde faturanın daima onların ve bizim halklarımıza çıktığını açıkça ve net müşahede etmişimdir. Bugün Ahmet Davutoğlu’nun başarılı bir davetiyle İzmir’de güller dağıtan, sokakta simit yiyen Türk- Yunan başbakanları mecliste bir bakanımızın tamamen tecrübesizlikten dolayı okuduğu bir şiirin Yunanlılar bir gün bize faturasını ödeteceklerdir. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nde de terbiyesiz bir Yunanlı parlamenterin Türkiye’yle ilgili hakaretamiz sözlerine de Türkiye bir gün, bir şekilde hesap soracaktır.