Avatar
Olay Gazetesi

Ortaklık tangosu

Nihayet şirketlerde ortaklık tangosu sahnelenmeye başladı. Şimdi tango zamanı.
Tango; tangonun gizemi nedir? Günlük hayatı anlatır. Çekişmeleri, arzuları, hırsları dışarıya ahenkle yansıtır. Karmaşık ve ilginç bir sosyal tarihin kültür ifadesi olan tangonun insanı içine çeken, özendiren bir büyüsü vardır.
Başarılı ortaklıklar da tango gibidir. Sorunlara, farklı beklentilere, hırslara rağmen tek bir kültür altında uzlaşı yakalanır. Dışarıdaki duruşu güçlüdür. Kurumsal marka imajını günden güne güçlendirir.
Sözün önünü arkasını gözetmeyen bir bıçkın işadamı arkadaşına müjde verir gibi;
Kârlı bir iş var. Sen paranı koy ben tecrübemi, beraber iş yapalım, diye başlamış anlatmaya,
Sonra, demiş işadamı. Sanki iş olmuş gibi heyecanlanan bıçkın.
Sonra, ben zengin olurum, sen tecrübeli olursun, diye düşündüklerini ağzından kaçırmış.
“Ortak” sözcüğünü hedefin başına getirin. “Ortak hedef” birlikte yola çıkanların hedefe ulaşmalarını hızlandıran müşterek gayreti belirtir. Bu birliktelik olumludur, istenen şeydir. 2+2’nin 4’ten büyük olduğuna işaret eder.
Kişilerin, şirketlerin tek başlarına giremeyeceği büyüklükteki işlere talip olabilmelerini ortaklık sağlar. İş hayatında  bir işe giriş sermayesi arttıkça rekabet azalır. Rekabet azaldıkça da kâr artar. Değişimin zorluklarını daha rahat aşabilmek için milletlerarası pazarları hedeflemek, büyük sermayeleri bir araya getirmek için, ortaklıklar kurmak gerekir.
Ortaklıkların şirkete bağlılıkları, nefislerine, kendilerine bağlılıkları anlamına geldiği için çok yüksektir. Bir yönetici şirkete ortak olup kendi geleceğini, şirketin geleceği ile birleştirdiği zaman insanüstü gayret gösterir. Aile şirketlerindeki ortaklık modeli de her şeyiyle, şirketin kaderiyle, kendi kaderini birbirine bağlamasıdır ortakların. O nedenle çok hızlı yükseliş gösterir, aile şirketleri. Ortaklar kendilerini işe adamışlardır. Kendi ekiplerini de işe gönül veren, yüksek tempolu çalışma isteğinde olabilen bireylerden seçme eğilimini gösterirler.
“Tarık biz Ziyad ordusuyla İspanya’yı geçtiğinde, kendilerini getiren gemileri yaktırmış,” Önümüz düşman, arkamız deniz” diyerek askerlerini macerasına ortak etmiş, onları başarılı olmaya mecbur kılmıştı.
Bir fabrikayı, bir imalat şirketini ele alalım. Finans-muhasebe, pazarlama satış, imalat, insan kaynakları gibi farklı alanlar ve farklı yetenekler gerekir. Parayı temin edip, para akışını düzenleyen kişi, satış yöneticisinin hareketli, atak tavrını aynı anda gösteremeyebilir. İmalat ise hassas, tutarlı, somut düşünen bir anlayışı ister. Tek bir kişinin tüm bu birbiriyle çelişkili özellikleri aynı anda gösterebilmesi gerçekçi değildir.
Ancak, ortaklık söz konusu olduğunda GÜVEN duygusunu da anlaşma metnine iyi yerleştirdiğinizde gerçekten Voltran gibi olursunuz.
Ortaklığın güzel tarafı, sadece ihtiyaçlara hizmet etmesidir. Bu şirket kimyasının  bozulmaması için, dış dinamiklere karşı (bunlar; rakipler, ortak çevre, hatta eşlerin reaktif tavırları ) oldukça tutarlı ve güçlü tutum sergilenmesi şarttır.
Aslolan nedir biliyormusunuz? “PAYLAŞMAK.” Hedeflerinizi, hayallerinizi, beklentilerinizi, çözüm önerilerinizi, başarılarınız hepsinin paylaştıkça herkesin kazanacağını koyun belleğinize…
Sevgili eşim “Big fish in a small pond” örneğini çok sıkça verir. “Küçük havuzda büyük balık.” Paylaşmadığınız sürece havuz hiç büyümeyecektir. Havuz küçük olduğu için balıklar balina havasına bürünecektir. Her türlü ekonomik koşulda ayakta kalabilen, şirketler; ortaklar tek duvarla evlerini ayırdıkları için değil, paylaşmayı bir yaşam biçimi haline getirdikleri için başarılı ve güçlü kalabilmişlerdir. Şans hep onlara güldüğü için de değil.
Ortaklıklarda win-win formulü, çalışma hayatının temelinde olmalı, iki taraf da kazanmalı, eğer bir taraf kazanıyorsa oyun adil oynanmıyor demektir. Balığı beraber yemelisiniz.
Geçen akşam, AB zirvesini izlerken, tecrübeli bir AB uzmanı “Görüşlerin; kazanmak, kaybetmek olarak değil; uzlaşı yaratmak, ortak platformlarımızı artırmak ana unsurun ise; Birliğe ne kazandırır? Biz ne kazanırız? Şeklinde yaklaşımların ahengi sağlayacağını belirtti.”
Cornell ve MIT üniversitelerinden hocalar getirerek Türkiye için çok önemli bilgi transferlerini sağlayan kültür fabrikası Koç Üniversites’inde; MBA mülakat performans kriterlerinden biri de kişinin “gruba ne kazandırabilir kriterlerini gerçekleştirmesidir.”
Evliliklerinizi düşünün en meşakkatli ortaklıklardır. Tek kaybedeni ya da kazananı yoktur, değer kattığınız sürece beraber değer kazanır, güçlü bireyler olursunuz. Sonuçta evlilik de kurulması kadar gelişmesi; çaba ve ivme isteyen özel ortaklık çeşididir. Her ortağın çabasına, bilgisine, eylemine ihtiyaç duyan…
Size çelişkili gibi gelecek ama; her başarılı şirket, ortaklık kurmuş şirkettir. Bir tek sahibi olan şirketlerse, uzun süre ayakta kalabilmişlerse, ikinci nesil ve üçüncü nesil de ortaklık şeklinde devam edecektir.
Şayet sürdürülebilir hak ve adalet sistemini zor da olsa kurum kültürüne soktuklarında ortaklıklardaki minör açmazlar kurumun ivmesini düşürmeyecektir…
Değer odaklı bir ortaklık modelinden çekildiği zaman da ortaklar arasındaki ilişkinin gelgitlerine teslim olacaktır.
Oysa düşünüyorum en hırçın dans olan tangoda bile ilkesel bir uyum vardır…
Keyifli pazarlar. 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X