Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Akdeniz diyeti mi dediniz?

Köşe Yazısını Dinle

Kıymetli okurlarım. Yarım yamalak bilgiler ile  etrafınıza ışık saçamazsınız. Hem bir yerde tökezler hem de size inananları zora sokarsınız. Bu nedenle yıllardır örnek almaya, bilgileri ile sizlere bir şeyler aktarmaya çalıştığım bilim insanları bağımsız bilim insanları denilen kişilerden oluşmuştur. Bu kişiler hiç bir sponsorluk almadan, hiç bir kurum veya kuruluştan menfaat beklemeden çalışmalarını yapar ve temel ilkeleri sağlıklı bireylerin sayısını arttırmaktır.

Son zamanlarda ekranlarda ve sosyal medya platformlarında peynir, et ve yoğurt hakkında bunların tüketilmemesi gerektiğini söyleyen bazı hekim ve beslenme uzmanlarını izliyoruz. Bu kişilerin özellikle bu söylemlerini kasıtlı olarak yaptığı asla aklımdan geçmiyor. Sadece daha fazla araştırma yapmak, binlerce yıllık insanlık tarihine bakmak ve vücudumuzun fizyolojik ve anatomik yapısını tekrar incelemek ile doğrunun bulunacağına inanan bir hekim olarak bu kişilerin söylediklerinin doğru olmadığını belirtmektir amacım.

Çene kaslarımızın kuvvetli oluşu, kuvvetli çene kemiklerimiz, dişlerimizin yapısı ve fonksiyonları, midemiz ve diğer sindirim organlarımız incelendiğinde zaten nasıl beslenmemiz gerektiğine dair ipuçları ortaya çıkar. Arka dişlerimizin bası kuvveti 300 kilodan fazla, ön dişlerimiz ise 180 kilodan fazla basınç uygulamak üzere dizayn edilmiştir. Bu bile sadece çorba iç, lapa gibi gıdaları ye ilkesine terstir. Dilden ve tükürük bezlerinden salgılanan bazı sıvı maddeler dil ve dişlerin de yardımı ile ezilir, parçalanır (ki bizler artık günümüzde bu çiğneme işini atlayıp direkt yutmayı gerçekleştiriyoruz ve hemen herkes de buna bağlı olarak mide koruyucu adı verilen ilaçlar ile geziyor) ve yemek borusu ile mideye gönderilir. Mide asidi Ph değeri çok yüksek olan bir asittir ve pepsin denilen bir enzim oluşturarak proteinlerin parçalanmasını sağlar. Pepsin bile bize et grubu gıdaların sindirimi için ben varım derken bizlere bunu sadece bitkisel protein almak olarak algılatmak ne derece doğrudur sizlerin değerlendirmelerine bırakıyorum. Mideden sonra yağlar, proteinler ve karbonhidratların emilebilecek ve kana taşınacak hale gelmesine sebep olacak olaylar zinciri başlar.

Kıymetli okurlarım. Hun imparatorluğu esnasında Avrupa’da türkleri laktofagus (süt ve süt ürünleri ile beslenen) olarak tanımlarlardı. Batılılar türkleri kaslı, kuvvetli, hastalıklara karşı dirençli ve  çekinilecek insanlar olarak bilirdi. Bugün Orta Asya’da yaşayan ve geleneksel beslenme özelliklerini koruyan türkler aynı yapısal özellikleri taşımaktadır.

Yoğurt, peynir, et yemeyin ve Akdeniz Diyeti uygulayın diyenlere bir sözüm var. Akdeniz Diyeti’ni sadece ot ve deniz ürünleri zannedenler lütfen araştırsınlar. Uzun ve sağlıklı yaşadıkları bilinen Girit Köylüleri günde ortalama 250 gram keçi peyniri yer (doymuş yağ ile dolu). Zeytinyağı bu kültürde bol olsa da bu insanlar et yer, domuz eti ve pastırması yerler. Bu etlerden yaptıkları yan ürünleri de yerler. Ördek ve diğer kanatlıları da yerler. Deniz ürünleri ve yeşillikleri de yerler. Yani mümkün olduğunca geleneklerine bağlı beslenirler.

Yıllar önce ömrünün 30 yılını çeşitli toplulukları inceleyerek geçiren Dr. Weston Price yazdığı koca kitapta öz olarak şunu belirtmektedir: Geleneksel beslenme tarzından uzaklaşan topluluklar hem ruhen hem de bedenen dejenerasyona uğrarlar. Yani vücut olarak bozulurlar. O zaman ben size sorayım. Nerede kuru fasülyemiz, barbunyamız, sebzelerimiz, ilaçsız meyvelerimiz, tarhanalarımız, ev yapımı konservelerimiz, peynirlerimiz, mera kaynaklı etlerimiz, meradan gelen süt ile yapılan yağlarımız, yoğurt ve peynirlerimiz. Gıda denilince patates kızartması, asitli içecek, fast food ürünleri, çabucak hazırlanan paketlenmiş gıdalar akıllara geliyor.

Ömrünün 30 yılını beslenme kültürlerine ayıran Dr. Price doğru söylüyor ise özellikle benim ülkemin gençlerinin, çocuklarının çok  dikkatli olması lazım. Binlerce yıllık tarihimizde nasıl beslenmiş isek çocuk ve gençlerimizi de bu beslenme tarzına yönlendirmek bence ülkemize, neslimize, geleceğimize yapılabilecek en faydalı yatırım olacaktır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X