Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Kırkı çıkmak

Doğumdan ve ölümden sonra kırk günün tamamlanması anlamında kullanılır. Kırk sayısı Türk kültüründe Orta Asya dönemlerimizden bu yana önemli bir sayıdır. Kırk ışın, kırk kız, kırk eren, kırklı kişi gibi. İslamiyete girmemiz ile bu, daha da pekişmiştir. Bebek doğduğu zaman kırk gün çok yakınları dışında yanına kimse giremez (muhtemelen sağlık açısından). Ayrıca, ruhun, öldükten kırk gün sonra evini terk ettiği kabul edilmektedir.

Yakın zamanda sanayici ve iş adamı Mustafa V. Koç vefat etti. Mekânı cennet olsun. Herkes beyefendiliğini, insanlığını, işadamlığındaki asaletini konuştu. Bunlar herkesin ardından söz ettirebileceği özellikler değil. Ne mutlu…

Belki garip gelebilir ama genel olarak düşünülmese de bu değerli insanın vefatı akıllara şunu getirdi: paran da olsa, imkânların da olsa sağlığın şakası yok, kaybetmeye gelmez. Bu vefatın ardından çevremdeki pek çok insanda sağlıkları ile ilgili korku dolu bir telaş başladı. Telefon açanların ve soru soranların sayısı arttı. Danışanların sayısı arttı. Bir ara öyle oldu ki telefonlara bakmaya fırsat bulamadım. Rahmetlinin vefatı bazı risk altında olabileceğini düşünenlere bir çekidüzen getirdi. Haksız da değildiler tabii.

Obezite ve özellikle karın bölgesinde yağların birikimi insanı yaşamdan çabuk kopartıyor. Karaciğerde yağlanma, insülin direnci, kanda trigliserit denilen yağların fazlalığı, tansiyon ve şeker düzeylerinde olumsuz değişiklikler sonuçta en küçük damarlarımıza kadar bizleri etkiliyor. Hücrelerimizin beslenmesi bozuluyor. Kimimiz yavaş yavaş, kimimiz de ani olarak ölüyoruz. Oysa sonuçta doyana kadar doğal gıdalar ve spor yukarıda saydığımız tüm hastalık hallerini ortadan kaldırıyor.

Çoğu insanın, okumuşunun da okumamışının da aklında kalıplaşmış iki düşünce var ve adeta vidalanmış. İlki, ben hareket ederek zaten her yediğimi yakarım ve bu nedenle yerim. İkincisi de boğazımdan keser ve kalorileri kısıtlarsam zayıflarım ve fit kalırım. Oysa ikisi de yanlış. Hareket, zaten size verilen dünya kadar kasınızı çalıştırma adına bir göreviniz. Diğeri ise arabayı sürmek için gerekli yakıtınız. Yakıtınızı da motorun ihtiyacı kadar almalısınız, hatta biraz daha fazlasını. Çünkü durduğumuz yerde bile bir miktar benzin yakan bir makine gibi yaratılmışız. Hareket yapacak ve vücuda yaralı gıdaları yiyeceksiniz. Tek yol budur.

Öyle hastalar gördüm ki mesailerini para kazanmak için harcarken kendilerine vakit ayıramadılar. Ama hastalık geldikten sonra öyle bir vakit buldular ki, hem de para kazanmaya da devam ederek. Ama hiçbir zaman başlarına gelene kadar, bu vücudun bir yedeğinin olmadığını bilmediler, bilmek istemediler.

Shakespeare’in Julius Sezar’ında da Brutus ve en daim arkadaşı Cassius savaşa girecekler ve bu savaşta ölme ihtimalleri var. Brutus arkadaşında diyor ki; Uğurlar olsun Cassius, sonsuz uğurlar! Sonsuz zamanlara kadar uğurlar olsun! Yeniden buluşursak, güler yüzle buluşuruz. Buluşamazsak da güle güle ayrılmış oluruz.

 

Bu dünyadan giderken mutlu ve güler yüzle gitmek bizlere nasip olsun.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X